KÂR-ZARAR ORTAKLIĞI İLE FAİZ AÇISINDAN BİR FARK VAR MIDIR?

BAZI FİNANS KURUMLARINDA UYGULANAN KÂR-ZARAR ORTAKLIĞI İLE DİĞER BANKALARIN MEVCUT UYGULAMALARI ARASINDA FAİZ AÇISINDAN BİR FARK VAR MIDIR?

Okuyucumuzun “bazı finans kurumları”diye belirttiği finans kurumları, İslamî açıdan belli başlı fıkhî temellere dayanan ve uygulamalarını bu temeller üzerine oturtan müesseselerdir. Halkımızın, İslam’ın, muamelâta yönelik hükümlerini bilememesi, bu kurumların, kâr hadleri adına gazetelere vermiş olduğu rakamların daima yükselen bir grafik seyretmesi, veya bankaların faiz oranlarına eşdeğer olması halkımızın kafasında ciddi şüpheler uyarmakta ve bu kurumlar hiç zarar etmiyor mu, kâr payının faizden ne farkı var gibi soruları ister istemez akla getirmektedir. Halbuki mesele teorik düzeyde ele alıp incelendiğinde bu kurumların kabullene geldiği prensipler yukarıda da işaret ettiğimiz gibi bütünüyle İslamî bir çerçeve içinde mütalâa edilebilir.

Finans kurumlarının işleyiş şekilleri -ki üzerinde doktora çalışması yapılabilecek kadar geniş bir konudur- adına genel bilgiler bir başka makalemizin konusu olabilir. Şimdi ilk elden soruya cevap olabilecek hususlara geçiyoruz.

Finans kurumları İslâm hukukunda yer alan mudarebe ve müşareke ortaklık sistemlerini uygulamaktadırlar. Mudarebe, bir tarafın sermaye, diğer tarafın da emeğini ortaya koyarak kurmuş oldukları ortaklığa denir. Buna göre yapılacak olan işin kârı, daha önceden belirlenen ve anlaşılan oran üzerinden taraflar arasında paylaşılır. Bu işten zarar edilmesi durumunda ise, sermaye sahibi zararın bütününü üstlenir. Burada emek sahibinin zararı, emeğinin boşa gitmesi, bunun karşılığında hiçbir şey alamamasıdır. 

Müşareke ortaklığı ise, İslâm hukukunda “inan şirketi”olarak adlandırılmaktadır. Burada her iki taraf ortaklığa hem sermaye hem de emek olarak katılmaktadır. Sermaye payları farklı farklı olabilir. Elde edilecek kâr yine önceden anlaşmaya varılan oran ölçüsünde taraflara dağıtılır. Zarar ise, sermaye paylarına göre taksim edilir. 

İşte finans kurumları, bu iki tür ortaklık uygulamalarını esas almışlardır. Buna göre, mudarebe ortaklığı, kuruma sadece parasını yatıran ve emeğini katmayan mudîler için geçerlidir. Kurum, bu fonda toplanan paraları ya kendisi işletir veya yine mudarebe usulüyle bir başka müteşebbise aktarabilir. İkinci durumda kurum, sermayedarların yatırmış oldukları mevduat miktarlarını garanti altına alır. Yani herhangi bir zarar vukuu karşısında, birinci müdarip diye adlandırabileceğimiz kuruma para yatıran kişiler, zarara karışmaz ve kurumun tazmini neticesi paralarını olduğu gibi alırlar.

Müşareke ortaklığı ise, finans kurumlarında şu şekilde işler. Kurum, fon ihtiyacı içinde bulunan şirketlere ortak olma şartıyla bu fonu kullandırır. Böylece kurum ortağı olduğu şirkete hem sermayesi, hem de bilgi, beceri ve tekniğiyle katılır. Kâr da daha önceden üzerinde anlaşılan orana göre dağıtılır.

Bu kısa bilgilerden de anlaşılacağı üzere finans kurumlarının kâr-zarar ortaklık sistemi ile, sair bankaların yürürlükte bulunan faiz uygulamaları arasında temelde çok ciddi bir fark vardır. Hatta aralarında kıyasa medar olabilecek bir benzerlik dahi bahis mevzu değildir. Bu açıdan risk unsurunu bünyesinde barındırmayan faiz ile, müteşebbis ve sermayedarı ortak kader anlayışı içinde birleştirecek, fertler arasında yardımlaşma, dayanışma gibi ahlâkî değerlere destek verecek, üretime ilk elden katkıda bulunacak kâr-zarar ortaklığı meselesini birbirine karıştırmamak gerekir.