Hakikat Damlaları-35

Kendi özünde yokluğa ulaşmış bir insanı bütün dünya bir araya gelse yine de yok edemez.

***

Üç-beş insanın imanına ya da imanlarının inkişafına vesile olabilecek bir ocak yakma çok önemli bir vazifedir. Zaten hizmet-i imaniyenin temel esprisi de kalbleri imardan başka bir şey değildir.

***

Hiçbir tepki hareketi istikamet çizgisini tutturamaz; ya gider ifrata saplanır ya da tefrite mahkum olur.

***

Hakikî mü’min tavrını yakalayamayan insanların, ondan kaynaklanan boşluğu bağırıp çağırma ile doldurma gibi zaaflardan kurtulması pek zordur.

***

Hizmet-i imaniye ve Kur’aniye’de iddianın yeri yoktur. İddiacının da bu dairede yeri yoktur. Bu gönüllüler hareketi aynı zamanda mahviyet, tevazu ve hacâlet hareketidir.

***

Teşriî emirlerle tekvinî emirler bir bütündür. Bunları birbirinden ayrı görme, kalb ve kafa izdivacından habersiz insanların çelişkisidir. Bu çelişkiden kurtulmanın yolu ise, aklın vahiyle bütünleşmesinden geçer.

***

Allah (celle celâlühû) kimseyi terketmez ama sırtını dönüp gidenin de bir çukura yuvarlanması mukadderdir.

***

“İşimiz Allah’a kalmış” gibi ifadeler bir bakıma yeis bir bakıma da hakaret gibi geliyor bana. Keşke işlerimizi bütünüyle O Kudreti Sonsuz’a bırakabilsek.

***

Büyük işlerde yapılan çok küçük ihmaller de pek büyük fiyaskolara sebebiyet verir.

***

Kuvvet, hakkı ve hakikatı muhafaza istikametinde gösterdiği performans ölçüsünde kıymet kazanır. Hakkı ikameye destek olmayan kuvvet yere batmaya müstehaktır.

***

Hız ölçüsünde dengeli olmak gerekir. Mantık ve muhakeme asla hıza feda edilmemelidir.