ALLAH’TAN GEREKTİĞİ GİBİ KORKMA NASIL OLUR?

ALLAH’TAN GEREKTİĞİ GİBİ KORKMA NASIL OLUR?

“Allah’tan, O’ndan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkun” âyetiyle, “İstidadınız ölçüsünde Allah’tan korkun” âyeti arasında nasıl bir münasebet vardır?

Makam ve derece münasebeti var. Yani, bazılarına, Allah’tan, O’ndan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkun” denilir. O’nun makamı, derecesi, böyle bir emre muhatap olmasını gerektirir. Fakat, bu emrin ifasının sınırı yoktur. Nasıl, Allah’a ne kadar ibadet edersek edelim, en sonunda söyleyeceğimiz, O’na gerektiği gibi ibadet edemediğimizin ve esasen bundan aciz bulunduğumuzun itirafı, yani “Sübhaneke mâ abednâke hakka ıbâdetike ya Ma’bud (Sübhansın Sen, Sana ibadetin hakkını veremedik, ibadet etmemiz gerektiği gibi ibadet edemedik)” ise, O’ndan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkmanın ulaşabildiğimiz en üst noktasında da söyleyeceğimiz, “Sen’den, korkmamız gerektiği ölçüde korkamadık; takva sahibi olmamız gerektiği ölçüde müttakî olamadık”tır. Çünkü bunun müşahhas bir sınırı yoktur ve olamaz da. Bununla birlikte, böyle bir emri kaldıracak ve onun şuurunda olanlara, “Allah karşısında, nasıl takvalı olunması gerekiyorsa, öyle takvalı olun” denir.

Sahâbe-i Kiram, bu emri alınca, bu onlara öyle ağır geldi ki, sararıp soldular. Çok kıyamdan ayakları şişti; çok secdeden elleri, alınları, dizleri nasır bağladı. Doyuncaya kadar yemek yiyemez, eşlerinin yanına yaklaşamaz oldular. Bu, bir imtihandı ve onları çıkmaları gereken mertebeye, dereceye çıkarma yolunda, geçmeleri gereken bir yol, bir basamaktı. Bu imtihanda muvaffak oldular ve bu defa Cenab-ı Allah, yükü biraz hafifletti ve meseleyi istitaate havale etti. Zaten, arz etmeğe çalıştığım gibi, O’nun karşısında nasıl titremek, nasıl takvalı olmak gerekiyorsa, öyle takvalı olmaya çalışmanın bir sonu olmadığı için, bu mevzuda varılacak nokta da yine istitaate vâbestedir. Yani herkese düşen, kapasitesi ölçüsünde takvalı olmaya çalışmaktır. İslâm, bir bakıma hanifiye-i semha, yani kolaylık dini olarak, tekliflerini güce ve kapasiteye göre yapar. “Teklif-i ma lâ yütak”, yani takat getirilemeyecek sorumluluk yükleme İslâm’da yoktur. İşte, “gücünüz ölçüsünde Allah’tan korkun, kapasiteniz ölçüsünde takvalı olun” demek, takvayı, “teklif-i mâ yütak” olarak emretmemek demektir.”

Close

Subscribe to Blog via Email

Enter your email address to subscribe to this blog and receive notifications of new posts by email.

Join 269 other subscribers